Dışavurumculuk, görülenin olaÄŸan tasviri yerine insanın iç dünyasını yansıtmayı amaçlayan bir sanat akımı olarak iki dünya savaşı arasında Alman Sineması’nı da etkilemiÅŸtir. Akım; kendini gerçeküstü bir dekor, abartılı makyaj ve kostümler, stilize edilmiÅŸ bir oyunculukla belli eder. Filmler genellikle insanın bilinçaltını yansıtmayı amaçlayan gölge ve ışık oyunlarının en rahat tasarlanıp düzenlenebileceÄŸi stüdyolarda çekilmiÅŸtir. UFA bu stüdyoların başında gelir.
 
Bu hafta içerisinde; bozulmuÅŸ görüntüler ve grotesk kamera açılarıyla kâbus gibi bir atmosferi olan, kendinden sonraki birçok korku filmine ilham vermiÅŸ ve bu türün ilk örneÄŸi kabul edilen Robert Wiene’nin Dr. Caligari’nin Odası’nı;
Fritz Lang’in 1926 yapımı bilim kurgu filmi olan, dünyanın çalışanlar ve zenginler olarak ikiye bölünmüÅŸ olarak anlatan Metropolis’i ve Lang’in ilk sesli filmi olan gerçek bir hayattan uyarlama bir çocuk katilinin öyküsünü anlatan psikolojik gerilim filmi olan M’i;
F. W. Murnau’nun ilk uzun metraj filmi olan ilk ve en iyi dracula filmlerinden Nosferatu’yu ve farklı tekniÄŸiyle sinemada önemli bir yere sahip, bir uyarlama olan Faust’u göreceÄŸiz.