Cazın ve caz müzisyenlerinin sinemadaki temsiline baktığımızda, sinema tarihinin ilk sesli filmi olan ve kimi kaynaklara göre caz müziğinin filmin hikâyesinde yer aldığını gördüğümüz ilk film olan The Jazz Singer’dan (Caz Şarkıcısı, 1927) itibaren, çoğunlukla biyografik filmlerin hâkimiyetinde olduğu fakat kurmaca hikâyelerin de bolca yer aldığı bir süreç görmekteyiz.

The Jazz Singer’dan (1927) bugüne değin; politik ve toplumsal gelişmeleri, caz müziğinde değişen akımları da yansıtan bir süreç içerisinde, son yıllarda sırasıyla Miles Davis ve Chet Baker’ın hayatlarına odaklanan Miles Ahead (2015) ve Born to be Blue (2015) gibi biyografik yapımlarla, Whiplash ve konuya kıyısından köşesinden dâhil olan La La Land (2016) gibi filmlerle caz müziğin filmlerin hikâyelerinde yer almaya devam ettiğini görmekteyiz.

Hafta dâhilinde, Spike Lee’nin kariyerinin en önemli filmlerinden biri olan Do the Right Thing’in (Doğruyu Seç, 1989) hemen ardından çektiği, Bleek Gilliam isimli bir trompetçinin müzik ve aşk hayatında verdiği önemli kararlara odaklandığı Mo’ Better Blues (İki Kadın Arasında, 1990); caz tarihinin önemli isimlerinden Dexter Gordon’ın canlandırdığı, sorunlu hayatından uzaklaşmanın yolunu Amerika’dan Paris’e gelmekte bulan Dale Turner isimli bir caz müzisyeninin hikâyesinin anlatıldığı ve kimi sahnelerinde Herbie Hancock ve Freddie Hubbard gibi cazın usta isimlerini de gördüğümüz  ‘Round Midnight (1986); geçtiğimiz haftalarda ülkemizde vizyona giren First Man (Ay’da İlk İnsan, 2018) filminin yönetmeni Damien Chazelle’in, bir caz davulcusunun konservatuvardaki zor günlerine odaklanan ve gösterildiği sene oldukça ses getiren filmi Whiplash (2014); caz müziğinin efsane isimlerinden Charlie “Bird” Parker’ın hayatına odaklanan Bird (Kuş, 1998) ve son olarak döneminin önemli oyuncularından Kirk Douglas’ın canlandırdığı Rick Martin isimli genç bir trompetçinin yükselişi ve düşüşünü dramatik bir şekilde anlatan Young Man with a Horn (1950) filmlerini izleyeceğiz.

T. Tuğrap Üreyli