Yönetmen: Frank Darabond
Senarist: Michael Sloane
Müzik: Mark Isham
Görüntü Yönetmeni: David Tattersall
Oyuncular: Jim Carrey – Lauire Holden – Amanda Detmer – James Whitmore – Martin Landau – Ron Rifkin – Brian Howe – Catherine Dent – Bob Balaban – Karl Bury – Allen Garfield – Suzan Wills – Brent Briscoe – David Ogden Stiers – Garry Black….
Filmin konusu 1950’li yılların baÅŸları ve anti-komünist hareketin zirveye ulaÅŸtığı bir dönemde geçiyot. Peter Appleton (Jim Carrey) Hollywood sektörünün yükselme çaÄŸlarını yaÅŸadığı dönemde bir stüdyoda anlaÅŸmalı senarist olarak çalışmaktadır. Ancak lise yıllarında komünist bir toplantıya girdiÄŸi için hükümet tarafından fiÅŸlenmiÅŸtir. Kariyeri baÅŸlamadan sona ermek üzeredir. SarhoÅŸ durumdayken uzun bir yolculukta arabası köprüden aÅŸağıya uçar. Hafızasını kaybeden Peter kendisini birden hiç bilmediÄŸi bir kasabanın sahilinde uyanmıştır. İlginç olan ise olaylar kasabalıların Peter’ı savaÅŸta 9.5 yıl önce ölen Luke Trimble’a çok benzetmesi ve onu Luke Trimble zannetmeleri ile baÅŸlar. Hafızasını kaybeden Peter ise kendisini kasabalıların zannettiÄŸi kiÅŸi olduÄŸuna inanır. Kasabanın yerlilerinden birine aşık olan Peter uzun süredir kapalı olan The Majestic adlı sinemayı yeniden açmaya karar verir. Bu sırada Peter’ın hafızası yavaÅŸ yavaÅŸ geri gelmektedir. Komite ise Peter’ın peÅŸini bırakmaya niyetli deÄŸildir.
Duygusal etkisi üzerimde etkili olduÄŸu için bu filmin yeri benim için ayrı bir yeri vardır. Daha önce The Shawshank Redemption ve The Green Mile filmlerini yönetmiÅŸ olan Frank Darabond bu sefer elini The Majestic filmine atmış. İyi ki de el atmış diyorum. Henüz üç filmi olan yönetmenin bu üç filmi de dünyanın en iyi filmleri arasında yerini almıştır ki böyle bir yönetmenden bir böyle bir ÅŸey beklenir.
Filmde oyunculuklardan memnun kalmamanız gibi bir durum söz konusu bile olamaz. Özellikle komedi dalında izlediÄŸiniz Jim Carrey’nin oynadığı rol kendi tarzının tam zıttıydı iÅŸte bu rolde Jim Carrey’nin gerçek bir oyuncu olduÄŸunu anladım. Genel anlamda oyunculukları eleÅŸtirmeye alırsam her bir oyuncu hatta figüranlar bile duygulara o kadar hakim olmuÅŸlardı ki gerçeklik ile kurguyu bir süre sonra ayırt edemez oldum. Bu film bir insanın duygularıyla hareket ettiÄŸi gerçeÄŸini bize kanıtladı diyebilirim.
Efekt konularına pek deÄŸinmek istemiyorum çünkü bu filmden ne görsel efekt göreceksiniz ne de ses efekti zaten bunlara da gerek yok çünkü siz filmin akışına kendinizi bıraktığınız anda kurgu sizi alıp götürecektir.
Kısaca film insan duygularının ve insanlar arasındaki sevgi bağını anlatan ve insanların ne kadar deÄŸerli olduÄŸunu anlatıyor. Özelliklede sevginin ne kadar deÄŸerli olduÄŸunu. Son olarak ise bazen aÄŸlayacağınız bazen güleceÄŸiniz bir film garanti ediyorum ve son sekans’a girerken özellikle en etkilendiÄŸim kısımda bir fotoÄŸraf albümü gösterime giriyor ve o son fotoÄŸraf bütün filmi anlatıyor.