“Just a perfect day
Problems all left alone”

– Lou Reed

Paris, Texas ve Wings of Desire gibi başyapıtlarıyla tanınan Wim Wenders, bu sefer de gündelik yaşamın sıradan gibi gözüken anlarında bulunan içten güzelliği dokunaklı bir şekilde anımsatan, modern hayatın amansız temposuna karşı panzehir niteliğinde olan son filmi Perfect Days’te münzevi bir yaşam süren umumi tuvalet temizleyicisi Hirayama’nın dünyasına davet ediyor.

Koji Yakusho’nun canlandırdığı ve kendisine Cannes’da en iyi erkek oyuncu ödülünü getiren Hirayama karakteri; yerleşik bir rutine ve iyimser tavırla uyguladığı ritüellere sahip, varoluşunu çevresindeki güzellikleri düşünmeye adayan sessiz sakin bir adam. Dostumuz analog kamerasıyla ağaçların fotoğrafını çekerken, unutulmaz klasik rock – pop şarkılarını kasetçalarında dinlerken ve yabancıların düşüncelerini sessizce özümserken ki yaşayışından oldukça tatminlik duyuyor. İzlediğimiz süre boyunca anı yaşamanın, gözlemlemenin, takdir etmenin güzelliğini paylaşsak da Hirayama’nın hayatının sınırlarında dile getirilemeyen bir hüzün duygusu var. Zaten film ilerledikçe bu hüznü de yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Böylelikle kendisinin rutinin altında zar zor bir arada durabilen birisi olduğunu görebiliyoruz. Kaçmaya çalıştığı acı bir dünyası var ve ben bunu inanılmaz bulduğum rüya sahnelerinde sorunlu bir geçmişin izi olduğu kanaatindeyim. Belki de bu yüzden sadece şimdide yaşama isteği, hayattaki kaderini değiştirecek o yolu bulmasını engelliyor.

Perfect Days; nostaljik 4:3 en-boy oranına sahip olmasıyla yaşanan olaylara samimiyet duygusu katarken, kameranın zarif ve yavaş hareketleri Tokyo’nun atmosferini içimize işlemesini sağlıyor. Capcanlı renk paleti ve manzara çekimleriyle görsel bir şölen sunuyor. Filmdeki durgunluk hissiyatıyla da güçlü bir ritim oluşturulmak istenmiş gibi bu sayede şehrin kalp atışlarını hissedebiliyorsunuz.

Yine Wenders’ın dünya gözüyle ortaya çıkan içtenlikte bir hissiyat filmiyle karşı karşıyayız. Filmi bitirip düşündüğümde, esas mevzunun isminde de geçen ‘mükemmellik’ kavramına meydan okuyarak bu tarz günlerin bir yanılsama olduğunu iddia etmesi ve hayatı tüm kusurlarıyla birlikte olduğu gibi kucaklamak istemesi olduğunu düşündüm. Dünyanın gürültüsü ve çılgın kargaşası içinde koştururken, ‘an’ıngüzelliğinin tadını çıkarmak için yavaşlamak sessiz bir isyan örneği belki de. Ancak kendi mutluluğumuzun sahipliğinden vazgeçmeden, hayatın akıntılarının sizi istediği yere savurmasına izin verebilmek gerçekten mümkün müdür? Bu sorunun cevabı şüphesiz sinemanın da önemli bir parçası ve bu da filmi 2023’ün en iyilerinden biri yapıyor. Perfect Days, basit hayatın güzelliğine bir övgü ya da belki de bu hayatı sürmenin giderek zorlaşmasına bir ağıt.

Yazımı son olarak bana harika bir kelime kazandıran Wim Wenders’a saygımla bitirip bu kelimeyi sizlerle de paylaşmaktan mutluluk duyarım.

“KOMOREBI’’

is the Japanese word for the shimmering of light and shadowsthat is created by leaves swaying in the wind.

It only exists once, at that moment.

Perfect Days (2023)

Yazan: Işıl Tınmaz