Yorgos Lanthimos’un son filmi “Poor Things”, sinema dünyasında bir usta olarak adını duyuran yönetmenin kariyerindeki yetkinliğini bir kez daha kanıtlıyor. Alasdair Gray’in aynı adlı romanından uyarlanan film, Lanthimos’un imzasını taşıyan alışılmadık ve estetik bir yaklaşım ile kadınlığın karmaşıklığını, cinselliğin özgürleştirici yönlerini ve eğlenceli bir atmosferi bir araya getiriyor.

Hikaye, Victoria’nın intihar girişimi sonrasında Dr. Godwin Baxter tarafından hayata döndürülmesiyle başlıyor. Ancak burada sıradan bir hayata dönüş hikayesi değil, bilim kurgusal ve fantastik unsurların entegre edildiği bir yolculuk başlıyor. Victoria’nın hamile olduğunun ortaya çıkması ve Dr. Godwin’in bebeğin beynini Victoria’nın beyniyle değiştirmesi, izleyiciyi derin bir düşünce seline sürüklüyor. Film, bu noktada Victoria’nın Bella Baxter olarak yeniden doğuşunu ve onun dünya ile tanışma sürecini mercek altına alıyor. Dr. Godwin ile birlikte yaşarken, Bella’nın kendi varoluşunu ve cinselliğini keşfetme arzusu, filmi sadece bilim kurgu değil, aynı zamanda içsel bir keşif yolculuğu haline getiriyor. Duncan Wedderburn ile yaşadığı cinsellik odaklı kaçış, Bella’nın yeni keşfettiği dünyanın etkisiyle şekillenir. Ancak Bella’nın özgürlüğünü koruma arzusu, filmi feminist bir perspektife yönlendiriyor. Max McCandles ile evlenme baskısına karşı koyan Bella, kendi benliğini bulma yolunda Paris’teki bir genelevde çalışmaya karar verir. Bu noktada, Yorgos Lanthimos’un kadın bedenini özgürleştirici bir şekilde işlediği sahneler, filmi güçlü bir feminist mesajla donatıyor. Bella’nın kendi keşifleri, sadece cinselliğin değil, aynı zamanda kendi özgürlüğünün ve bağımsızlığının peşinde koşan bir karakterin portresini çiziyor.

“Poor Things”, sadece bir film değil, aynı zamanda kadınlığın, cinselliğin ve özgürlüğün karmaşıklığını ustalıkla ele alan bir sinema şaheseri olarak karşımıza çıkıyor. Lanthimos’un yönetmenlik zekası, hikayenin derinliklerine inerek izleyiciyi düşündürüyor ve etkileyici bir deneyim sunuyor. Filmi herhangi bir an duraklatabilir ve yılın en etkileyici karelerinden birini yakalayabilirsiniz. Renk ve mekan kullanımı konusunda yılın en üst düzey örneklerinden biri. Lens seçimlerini ve bunların film boyunca nasıl değiştiğini oldukça takdir ettim; adeta bir hareket eden tablo izliyormuş hissiyatını veriyor. Genellikle, filmi tam anlamıyla büyüleyici buldum. Feminist özgürlük eleştirisi biraz eril bir bakış açısına sahip olabilir, Bella’nın genç bakış açısı aracılığıyla toplumun dokusunu sorgulama başarılı bir perspektif sunsa da, açıkça bir erkek tarafından kaleme alınmış gibi görünüyor. Belki de yüzeysel olabilir, ancak animasyon tarzı ve çekiciliği beni tamamen kendisine çekti.

Oyunculuklara gelirsek eğer, kesinlikle Emma Stone’un bu filmle yeni zirvelere ulaşacağına inanıyorum, aynı şekilde Mark Ruffalo’nun da. Willem Dafoe ve Ramy Youssef da oldukça sağlam performanslar sergiliyor ancak ikinci yarıda biraz daha arka planda kalıyorlar. Yardımcı oyuncular arasında Christopher Abbott, Jerrod Carmichael, Kathryn Hunter, Margaret Qualley ve daha fazlası bulunuyor.

Poor Things, toplumu sorgulayarak kabul edilen normlara eleştirel bir bakış açısı getirerek dünyayı farklı bir perspektiften keşfetmeyi amaçlayan bir keşif filmi. Sinematografisi, Robbie Ryan tarafından muazzam bir şekilde sunulurken, renk kullanımı adeta film okullarında incelenmeye değer bir görsellik sergiliyor. Özellikle açık havadaki sahnelerde kullanılan benzersiz lens teknikleri ve üretim tasarımı estetik bir atmosfer yaratıyor.

Filmin son sahnelerinde karşımıza çıkan Bella, dramatik bir dönüşümden geçmiş bir karakter olarak seyircinin karşısına çıkıyor. Bu noktaya gelmek için attığı adımları izleyerek, seyirciyle duygusal bir bağ kuruyor. Film, kadının içsel keşif yolculuğunu ve yaşadığı dönüşümü derinlemesine işleyerek, karakterin iç dünyasını izleyiciye aktarıyor.

Eşsiz bir şekilde garip ve derin bir ataerkil eleştiri, filmi karanlık bir şüphecilik ve keşfetme arzusuyla dolduruyor. Bu eleştiri, şüphesiz ki daha fazla konuşulacak ve fikrimce Oscar başta olmak üzere birçok yerde adından sıkça söz ettirecek bir rota çizecek. Poor Things, sadece görsel açıdan değil, aynı zamanda içeriğiyle de izleyiciyi etkileyen bir sinema deneyimi sunuyor.

Yazan: Beyzanur Ak