David O. Russell’ın yönettiÄŸi The Silver Linings Playbook (Umut Işığım) bu yıl 8 dalda oscar adayı gösterildi ve 36 ödülün sahibi oldu. Açıkça söylemem gerekir ki bu filmi de David O. Russell’ın önceki yıllarda Oscar adayı filmi The Fighter(2010 – ABD) kadar iyi olmuÅŸ.
Biraz daha derine inersek filmde anlatılan ruhsal dengesizliklere sahip olan Pat (Bradley Cooper) karısını kendi evinde ve kendi düÄŸün ÅŸarkıları açık bir halde bastıktan sonra karısının kendisini aldattığı adamı öldüresiye dövmesi ile mahkeme Pat’ı akıl hastahanesinde tedavi alması için gönderiyor ve 8 ay sonra Pat’ın taburcu olması ile film tam anlamı ile baÅŸlıyor.
Taburcu olduktan sonra Pat karısını tekrar kazanmak için çabalamaya ve manik-depresif hastalığını kontrol etmeye çalışmaya baÅŸlar. Her sabah düzenli spor yapmaya ve karısının müfredatındaki kitapları okuyup kendini yeniden topluma kazandırmaya çalışır. Karısı ile arasında tek bir engel vardır oda mahkeme kararı mahkeme izin verene kadar karısının yanına yaklaÅŸmayı bırakın mektuplaÅŸamaz bile. Pat bir gün yakın arkadaşı Ronnie ile karşılaşır ve yemeÄŸe davet edilir burada kendisi gibi olan Ronnie’nin baldızı Tiffany (Jennifer Lawrance)ile karşılaşır. Tiffany ise kocasını kaybettiÄŸi için bazı ruhsal sıkıntılar çekmektedir.
Bir süre sonra Pat karısı uÄŸruna kimseyi umursamadan hareket etmeye baÅŸlar.Ailesini kitabın sonunu beÄŸenmediÄŸi için gecenin bir vakti uyandırıp yazar hakkında ÅŸikayetlerini dile getirmesi ve yine gece vakti düÄŸün kasetini bulamadığı için krize giren Pat babası ile kavga edecek boyutlara kadar gelmiÅŸtir. Pat karısı ile arkadaÅŸ olan Tiffany’den yazdığı mektupları karısına vermesi için yardım ister. Tiffany’nin ise bir ÅŸartı vardır dans yarışmasına katılmak için Pat’den partneri olmasını ister. Pat’in istemeyerek kabul ettiÄŸi bu tekliften sonra Tiffany ile dans çalışmalarına baÅŸlarlar bu dans çalışmaları ikisi içinde olumlu yönde ilerlemeye baÅŸlamıştı artık ailelerine ve arkadaÅŸlarına daha fazla zaman ayırıyorlardı bu dans çalışmalarını bir nevi terapi olarak görsek daha doÄŸru olur.
Pat’in babası kendi maaşını bahislere yatırmaktaır ve kazanmak için ise kendi batıl inançlarını türetmiÅŸtir ve Pat’in kendisine uÄŸur getirdiÄŸini düÅŸünmektedir. Bu durum ise Pat üzerinde büyük baskı kuruyordu bir yandan babasının bu düÅŸüncelerini gereksiz görüyordu ama içinden gelen ses ise babasını üzmek istemediÄŸini söylüyordu. Baba-oÄŸul iliÅŸkilerini anlatmak için güzel bir yaklaşım olmuÅŸ beÄŸendiÄŸimi söyleyebilirim.
Aslında filmdeki herkesin kendi halinde sorunları var Pat’in arkadası Ronnie’nin eÅŸi ile ilgili problemleri, annesi ve babasının Pat ile ilgili olan problemleri, Tiffany’nin depresyona girmesi gibi bu kadar sorunlu kiÅŸinin tekrar ruhsal saÄŸlıklarına kavuÅŸması birbirleri ile baÄŸlantılıdır. İzlediÄŸinizde bu detayı göreceÄŸinizi düÅŸünüyorum.
Biraz da oyunculuklar hakkında yazıp bitiriyorum.
Bradley Cooper ve Jennifer Lawrance durmadan çeliÅŸen ruh hallerini hoÅŸ bir ÅŸekilde oynadılar ve bence hayatlarının performanslarını sergilediler. Robert De Niro ise gayet soÄŸuk kanlı bir ÅŸekilde profesyonelliÄŸini konuÅŸturmuÅŸ oÄŸlu için endiÅŸelenen baba rolünü muhteÅŸem sergilemiÅŸ. Yan karakterlerinde ortalamanın üstünde bir rol sergilediler.
Hatta son cümlemi bir tahmin ile bitireyim En iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü Robert De Niro bu film sayesinde alabilir.